KILLIT (DEREİÇİ) KÖYÜ’NDEKİ MOR YUHANON DİLİMOYO KİLİSESİ’NİN AÇILIŞI
Tarihi kaynaklar, 1. yüzyılın ortalarından sonra Hıristiyanlık inancının bütün Mezopotamya’da yayılmaya başladığını gösteriyor. Bu yeni inancı Süryani halkı yürekten gelen bir mutlulukla karşıladı ve bağrına bastı.
Putperestlik tohumu bölgeden er geç kalkmış oldu. Putların tapınakları yerine kiliseler, manastırlar ve diğer dini merkezler kurulmuştur. Bunlardan bir kısmı yıkılmış, tahrip olmuş ve eserleri bile kaybolmuştur. Bir kısmı da harabe şeklinde görülmekte ve diğer bölümü ise halen dimdik ayaktadır. Antakya Süryani Kilisesi tarihinde önemli bir yer tutan Savur ilçesi ve köyleridir. Dördüncü yüzyılın ortalarında Savur’da episkoposluk merkezi kuruldu ve ilk episkoposu Mor Krafus’tur. Mor Krafus, Mor Gabriyel Manastırı’nı inşa eden Mor Şmuel’in öğretmenidir. Pers kralı Şobur, Hıristiyan Süryani’leri iztihat ettiğinde Mor Krafus’un başını Nusaybin’de kılıçtan geçirmişti. İşte bu dönemde Kıllıt Köyü’ndeki Mor Yuhanon Dilimoyo Kilisesi inşa edilmiştir. Bunun yanı sıra Kıllıt yakınlarında yer alan Mor Abay, Mor Dimet ve Mor Teoduto Manastırıları da inşa edildiğine dair tarihi kaynaklardan anlaşılmaktadır. Bu manastırların kalıntıları halen de görmek mümkündür. Mor Abay Manastırı; ilim yuvası olmuş ve 15.-18. yüzyıllar arasında Savur’un metropolitlik merkezliğine ev sahipliği yapmıştır.
Konumuz olan Kıllıt Köyü’ndeki Mor Yuhanon Kilisesi halen olduğu gibi tüm ihtişamıyla ve görkemiyle olduğu gibi ayakta durmakta ve Tanrı’nın inayetiyle saygıdeğer metropolitimizin gayretiyle ve ihtimamıyla, 2006’da genel bir tadilattan geçirildikten sonra 23. 07. 2006 tarihinde büyük bir törenle yeniden ibadete açılmıştır. Tören iki metropolitin katılımıyla gerçekleştirildi. Mardin Metropoliti Mor Filuksinos Saliba Özmen ve İsveç Metropoliti Mor Yuliyos Abdullahad Gallo Şabo. Değişik yerlerden (Mardin, Midyat, Savur, Nusaybin vb.) gelen Süryani cemaati ile resmi daire başkanları ve Müsluman dostlarımız töreni renkleştirdiler. Gerçekten Kıllıt Köyü tarihten mutlu bir gün yaşadı. Bu mutluluğu davetlilerin yüzünden gayet iyi görülmekteydi. Bütün davetlilere zengin bir sofra yemeği takdim edildi. Herkes o mutlu günü yaşadığı için Allah’a şükretmekteydi.
Yapılan tadilatın bütün masrafı Kıllıt Köyü’nün cemaatinden toplanılmıştır. Herkes kendi maddi imkanlarına göre tebarruda/katkıda bulunmuştur. Toplanan hediyeler gizli tutulmasından dolayı herkes ne kadar verdiği ve harcanan miktar ne kadar olduğunu bilgi vermemiz mümkün değildir. Bunlar Rab’in katında yazılıdır ve hiçbir şey ondan unutulmuş değildir. Çünkü bütün gizlilikler kendisine malumdur. İncil’de konu edilen dul kadının verdiği bir kuruşa yönelik İsa Mesih onu methetmiş ve ‘hazineyi doldurmuştur’ diye söyledi. Dul kadının iyi işinden dolayı adı ebede dek övgüyle zikredilecektir. Kıllıt Köyü’nün Süryani cemaati de bu şerefli ve önemli vecibeyi tam anlamıyla yerine getirmelerinde gelecek nesillere iyi bir anı bırakmalarının yanı sıra ebede dek de iyi bir isim bırakmışlardır. Mor Yuhanon Kilisesi’nin tadilatında iyi bir yürekle ve gönülden öncülük eden Cıco Karademir ailesi şahsında Aziz Karademir’e Metropolitimiz Saliba Özmen tarafından bir plaket verildi.
Kilisenin Özellikleri
Köyün kuzeyinde yer alan Mor Yuhanon Dilimoyo Kilisesi, hem eski bir yapı olup hem de mimari şekli oldukça güzeldir. İç ve dış görünüşüyle, yüksekliğiyle, büyüklüğüyle ve uzunluğuyla herkesin beğenisini ve dikkatini çeker. Onu biri uzaktan gördüğünde yukarıda zikrettiğimiz özellikleirnden dolayı hemen bir episkoposluk merkezi olduğunu düşünür. Kilise dört bölümden oluşmktadır.
Birinci Bölüm: Güney yönden kilisenin içine girilen ilk bölüme eyvan denilmektedir. Bu bölümden ikinci bölüme yani merkezi bölüme giren üç ayrı kapı bulunmaktadır. İki tanesi yine güneyden ana merkeze girilir, diğeri de doğudan kilisenin üçüncü bölüme girilir. Söz edilen kapılar aynı tipte olup dördüncü yüzyılın yapısı oldukları ipucu vermektedir. Kilisenin birinci bölümünü oluşturan eyvan 1912’de yarısı kesilip medreseye dönüştürülmüştü. Yapılan tadilatla yeniden temizlendi, açıldı ve kiliseye ayrı bir güzellik katmıştır. Uzunluğu da diğer bölümün uzunluğuyla eşit olmuştur.
İkinci Bölüm: Kilisenin merkezi bölümü olup, ayin sırasında cemaatin durduğu yer (Heyklo), koronun kaldığı yer (Madbho) ve Kduşkudşin (ayinin yapıldığı bölüm) bölümünden oluşmaktadır. Bu merkezi bölümün uzunluğu 30 metreye yakın ve yüksekliği de 20 metre civarındadır. Tavanı beşik tonozlu olup yüksek ve kalın
kemerler üzerinde oturtulmuştur. Kemerler üzeri tavana kadar kiremitlerle kaplıdır. Kiremitlerin 3.- 4. yüzyıldan olduğuna dair ipuçu vermektedir. Kilisenin tavanı da önceden kiremitlerle döşenmiş olduğu düşünülmektedir. Büyük bir ihtimal Timurleng tarafından yıktırıldığı ve daha sonraki bir dönemde yeniden yaptırılmıştır. Kilisenin eskiliğini belirten başka bir bölüm, yarı kubbeyle örtülenen mezbahın kapısıdır. İri ve değişik bezemelerle süslü taşlarla çevrilidir. Bezemeler 4. yüzyılın yapımıdır. Kilisenin Kduşkudşini yeni bir yapı olup üzerinde bulunan Süryanice bir kitabeye göre Midyatlı Süryani ustaların eseridir. Değişik motiflerle işlenmiş, görülmeye değerdir. Üzerindeki yazıtların tercümesi……
Üçüncü Bölüm: Kilisenin doğusunda yer alır ve birbirinden iki ayrı odadan oluşmaktadır. Biri müstakil bir kilise olup üç küçük Kduşkudşin’i vardır. Ortadaki Kduşkudşini yarı kubbeli şeklindedir ve kabartmalı büyük bir haç işareti içinde bulunmaktadır. Bu yapının en güzel ilgi çekici yeri tavan bölümüdür. Tavan olduğu gibi eski kiremit ve tuğlalarla kaplıdır. Bu bölümün diğer odası da tavanı kiremitlerle örtülüdür.
Dördüncü Bölüm: Kilise avlusunun doğusunda yer almakta ve yazlık bir kilise olduğu yapılış tarzından anlaşılmaktadır. Bu tür stil yöredeki bütün eski kiliselerde bulunmaktadır.
Kilisenin damında da yeni yapılan bir divan vardır. Tavanı uzun ağaçlarla örtülüdür. Bu yapı, köyde uzun bir süre ruhani hizmette bulunan Rahip Davut için yapıldığı söylenilmektedir. Halen de köylüler bu pederi saygıyla ve rahmetle anmaktadırlar.
Çan Kulesi: Kilisenin damında yeni yapılan bir çan kulesi de vardır. Kiliseye ayrı bir güzellik vermesiyle birlikte, Hıristiyanlığın bir sembolü olarak da uzaktan görünebilmektedir.
Kilisenin üç yönüyle batı, güney ve doğusu iki metre yüksekliğinde bir duvarla çevrilidir. Bu alanda kalan yer, değişik taş işlemesiyle yapılan mezarlar mevcuttur. Bazıları fevkalade güzel oluşundan dolayı fotoğrafları çekilmiş ve tarih kitaplarına geçmiştir.
Kıllıt Köyü Hakkında Genel Bilgi:
Kıllıt Köyü, güney ve kuzey yönü uzun ve yüksek dağların arasında yer alan bir derede kurulmuştur. Etrafı bağ ve sulu bahçelerle çevrilidir.
Tarih kaynaklarına ve ihtiyarların sözlü bilgisine baş vurduğumuzda önceden bir belde veya kasaba olduğunu belirtmektedirler. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce köyde 350 hane ve 7 ruhani bulunmaktaydı (ruhanilerden biri Süryani Katolik, diğeri de Süryani Protestan). Yirminci yüzyılın ilk çeyreğine kadar Binyamen ailesinden biri hakim, biri de savcı Savur’da görev yapmaktaydı. Bunlar halk arasında hem tanınmış hem de nüfuz sahibi kişilerdi.
Köyün evleri genellikle kesme taşlardan yapılmış ve bazıları da değişik taş işlemesiyle süslenmiştir. Bazı evlerde de binalara ve köyün dış görünüşüne güzellik veren eyvanlar görülmektedir. Bu evlerin mimarı yapısı bakımından Mardin’deki evlere benzemektedirler. Köy terk edilmiş olması, görücülere hüzün verici bir görüntü sergilemektedir. Çünkü Süryani göçünün kaderi tedavi edilmeyen ve iyileşmeyen bir yaradır. Diğer Süryani köyleri boş kaldığı gibi Kıllıt Köyü de boş kalmış ve harabeye dönüşmüştür. Geri kalan birkaç aileden olmamış olsaydı bugün viraneye dönüşmüştü. Hatırladığım kadarıyla 1985 yılında köyde 50 aile barınırdı. 3.3.1985 tarihinde Turabdin Metropoliti Samuel Aktaş, diyakos Ablahat Kara isminde birini papazlık rütbesiyle kutsadı. Buna rağmen göç durmadı ve 10 yıl sonra kendisi de akrabaların yanına İsveç’e yerleşti. Daha sonrası da Cercis Yüksel liderliğinde (muhtar) 10 aile kalmıştı. Cercis’in olayı herkese malum olduğu gibi öldürülmesinden sonra geri kalan aileler de göç etmiş ve bugün o meşhur ve güzelim köyde sadece iki Süryani aile yaşamaktadır. Dağdaki baykuşlara mekan kalmıştır.
Beklentilerimiz:
İnsanlar hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmaması gerekir. Çünkü umutsuzluk insanın yaşamında olumsuz bir etkendir. İncil’de yazıldığına inanalım. “Bu dünyanın bilgesi Allah’ın katında cehalettir”. Allah, bizim düşündüğümüzün tam tersine dünyayı yönetmektedir. Onun iradesi ve hikmeti idrak edilemezdir. Taşlardan bile İbrahim’e evlat vermeye kadirdir. Allah’a şükürler olsun ki halkımızın göç etmesiyle umutsuzluğa kapılmadık. Her zaman umutla ve beklentilerle yaşıyorduk. Allah, bölgemize barış ve huzur getirmeye kadirdir diye hep düşünüyorduk Gerçekten günümüzde o hayallerimiz gerçekleştiriliyor. Halkımızın bir bölümü Avrupa’dan kendi vatanına geri dönmek istiyor ve burada yaşamayı düşünüyor. Birçok aile de fiilen tam geri dönüş yapmış bile. Böylece Kıllıt Köyü halkı tam dönüş yapmamışsa da bazı aileler gelip evleri genel bir tadilattan geçirmişlerdir. Yaz tatillerini köyde geçirmektedirler. Atılan adım, sancıların sinyali olduğunu tahmin etmekteyim.
Kıllıt Köyü cemaatimizden beklentimiz şudur: Geçmişteki o güzelim köyün tarihini unutmamalı. Kendi atalarının kültür mirasına ve değerlerine sahip çıkmalı ve bu mecburi/elzem görevi ve sorumluluğu mutlaka değerlendirmeleri zorundadırlar. Bir özdeyişte söylendiği gibi: “Bilgeli insana işaret kafidir”.
MOR YUHANON DİLİMOYO’NUN ÖYKÜSÜ
Mor Yuhanon Dilimoyo, Haditha şehrinden olup ailesinin evi rahiplere ve münzevilere adeta konak haline gelmişti. Bu azizlerin dualarıyla Allah onlara bu güzel ve mübarek insanı bağışladı. Mor Yuhanon daha küçük yaşta iken Dahle Manastırı’ndan iki rahip, rahiplik hayatı hakkında konuştuklarını duymuştur. Konuşmalarından oldukça etkilendi ve hemen İsa Mesih’in sevgisiyle tutuştu. Dahle Manastırı’na gitmeye karar verdi. Reşit olmamasındna dolayı onu manastırda kabul etmediler. Ailesini tanıyan Snuto isminde bir rahip onu kendi odasına aldı ve onu en iyi bir şekilde eğitti. Daha sonraki bir dönemde orada bir kıtlık yaşanmış olmasından Snuto ile diğer arkadaşları Dahle Manastırı’nı terk edip Boğoş Dağı’na yerleştiler ve orada 20 yıl süreyle devam ettiler. Snuto’nun veftından sonra arkadaşları da dağıldı. Mor Yuhanon ise onu öğretmeni olan Snuto’nun mezarı başından bir süre ayrılmadı. Dağdan indiği sırada Dilimoyeliler onu zapt edip kaçırdılar. O dönemin Müslümanları’nın başında Ali İbni Abi Talip (Hz. Ali) vardı. Hz. Ali yönetimi zayıf olduğundan dolayı Dilimoyeliler gelip onun memleketini merhametsizce talan ediyorlardı.
Aziz Mor Yuhanon’u götürdükten sonra susuzluktan zorluk çekmeye başladılar. Mor Yuhanon da şu teklifte bulundu: “Eğer bizlere burada su temin etme imkanın olursa, seni serbest bırakınız” dediler. O da dua edip ve Rab onlara su kaynağı sağladı. Buna rağmen Mor Yuhanon’u salıvermek istemediler. Geri döndüklerinde, talan ettikleri ganimeti kendi aralarında paylaştılar. Mor Yuhanon’u 10 hisse mükabilinde koydular. Daha sonra Mor Yuhanon’u muhterem bir lider satın almış. Adamın 9 erkek çocuğu varmış. Bunlar hergün putlara toparlarmış. Bu aykırı davranışlarından dolayı Mor Yuhanon onları lanetlemiş. On gün zarfında adam ve bütün çocukları ölmüş. Çocukların annesi kendi akrabalarını çağırıp bu adam sihirbaz olup yaptığı sihirle eşimi ve çocuklarımı öldürmüştür. Onlar da hemen içinde bulunduğu evi ateşe vermişler. Tanrı’nın inayetiyle ev olduğu gibi yanmış ama Mor Yuhanon’a herhangi bir zarar olmamıştır. Herkes bu mucizeden ötürü hayrete düşmüş ve daha sonra onu serbest bıraktılar. Yaptığı mucizelerden etkileyenler on bin yüz kişi Hıristiyanlığı kabul etmişler. Onlara kiliseler inşa etmişlerdir.
Tekrar Dilimoyelerin bölgesinde dolaşıp ağaçlara tapanları eleştirdi ve yanlış bir inançta oldukları belirtti. Allah’tan şu istekte bulundu: “Vuracağım her ağaç tek bir darbeyle kesilsin”. O gece dört bin ağacı yere indirdi. Sabahleyin ağaçlara tapmaya geldiklerinde ağaçların çoğu kesildikleriyle karşılaştılar. Onu taşladılar ve onu ağır yaralı bırakıp gittiler. Rab ona seslenerek “Güçlü ol Yuhanon! Onlardan korkma, çünkü onlardan büyük bir miktar bana kazandıracaksın” dedi. Daha sonra onlar da kendilerine gelip Allah’tan gönderildiği inanmıştır. Hepsi İsa Mesih’i kabul etmişler. Toplam olarak yirmi beş bin (25. 000) kişiyi vaftiz etti ve onlara kiliseler inşa etmiş, diyakoslar ve melfonolar görevlendirdi.
Mor Yuhanon daha sonra başka bölgelere de gidip misyonerlik faaliyetlerinde bulundu. Gittiği yerlerde çok sayıda kanunsuz insan bulunuyordu. Otuz kez yanlarına gidip onlara nasihat etmesine rağmen sözüne değer vermediler. En sonunda kendisine “bizlere bir mucize göstermeden dediklerine inanmayacağız. Büyük bir ateş yapıp içine gir. Eğer bir zarar görmezsen hepimiz senin iman ettiğin Allah’a iman edeceğiz” dediler. Şartlarını kabul etmiş. Büyük bir ateş yaktılar. İçine üç kez girip çıkmış ve zarar görmediğini gördüklerine şaşırdılar. Yine dua edip ateş kendiliğinden sönmüştür. Buna rağmen iman etmeyince elindeki sopayla orada bulunan su göletine vurmuş. Su kana dönüşmüş ve bütün balıklar ölmüş. Onlar da susuzluktan perişan oldular. Yine kendisine “kana bulanan suyumuzu geri getirirsen hepimiz Hıristiyan oluruz” dediler. Mor Yuhanon suyun eski haline dönmesi için dua etti. Tekrar asasıyla suya vurunca eski haline dönüştü. Yaptığı bu mucizelerin etkisinden hepsi Hıristiyan olup vaftiz edildiler. Üç yıl süre zarfında tamamıyla Putperestlikten soyutlanıp gayretli ve imanlı Hıristiyanlar oldular. İlk günde dört bin dokuz yüz (4900) kişiyi vaftiz etti. Mor Yuhanon Dilimoyelere iyi bir örnek olmuştur.
Mor Yuhanon bunlarla yetinmedi. Yine başka bölgelere yöneldi. Yüksek rakımlı dağlara çıktı. Otuz üç (33) yıl süre zarfında birçok Putperesti Hıristiyanlığa kazandırdı. Putperestliği doğudan ve özellikle kendi halkından kaldırdı. Yapmış olduğu bu etkin faaliyetlerden sonra kutsanmak üzere gitti. O sırada Şam’da bulunan Müslümanların kralı Abdülmelik bin Mervan’a ziyarette bulundu. Kral onu saygıyla kabul etti. Sinirsel bir hastalığa yakalanan kızı için dua etmesini istedi. Başına dua okudu ve hemen iyileşti. Kral bu mucizeden ötürü oldukça sevindi. Kendisine değerli hediyeler sunmuşsa da onları red etti. Bunların yerine Hıristiyanların barış ve güven içinde olmalarını, kilise ve manastırlar inşa etmelerini istedi. Kral, Perslerin sultanına verilmek üzere kendisine mektuplar verdi. Mektupların içeriği; “bu mektupları taşıyan zat, hudutlarımız içerisinde istediği yerde kilise ve manastırlar inşa edebilir. İnşaat içinde gereken masrafı devletimizin hazinesinden verilsin” emrinden ibaretti. Kendisine verdiği ikinci bir fermanda da “Hıristiyanların ruhani sınıfından papazlar, rahipler, öğretmenler ve liderlerden vergi alınmayacaktır, diye yazılıydı. Gerektirdiği şekilde bütün örf ve adetlerinde kendilerine saygı gösterilecek. Söz konusu olan mektupları kral kendi mühürüyle mühürledi ve Aziz Mor Yuhanon’a teslim etti. Şam’dan Hacak el- Takfin’in yanı sıra kadar onun la birlikte elçiler ve hediyeler gönderdi.
Mor Yuhanon, Aracan şehrinin hudutları içerisinde yer alan Damam Dağı’na ulaştığında orada büyük bir manastır inşa etti ve oraya birçok rahip kitlesi toplandı. Sonradan Pers denizinin sahiline gittiğinde boğulmuş bir kişiyle karşılaştı. Başına dua okudu ve onu diriltti. Dirilen kişi onunla konuştu ve Yahudi olduğunu açıkladı. Mor Yuhanon “Lütfen Beth- Froko dbabi Sotono’nun yerini bana göster” dedi. Kendisine o yeri gösterince Aziz Mor Yuhanon içeri girdi ve Put Babi’nin başındaki altın tacını aldı. Onların önünde mucizeler yaptı. Yanında taşıdığı kralın mektuplarını gösterdi. Hepsi iman edip onları vaftiz etti. Put tapınağını ortadan kaldırdı ve yerine Mor Sergis ve Mor Bakus adına büyük bir manastır inşa etti. Bu manastıra da birçok rahip toplandı. Yıktığı tapınak uğruna şeytanlar yirmi yıl süreyle onunla çetin bir mücadele yaptılar.
İnşa ettiği manastır sudan 1,5 km uzak olduğu için rahipler su sıkıntısı çekmekteydiler. Mor Yuhanon, rahiplerin su sıkıntısı için dua etti. Allah’ın meleği yanına gelip dedi ki “Bütün rahipleri manastırdan çıkart, çünkü manastırın bahçeleri ve ağaçları burdan taşınıp suyun yakınlarında onları yerleştirmemi bana emretti”. Bütün rahipler duaya dizildiler ve yakarmaya başladılar. Dağ sallandı ve temelinden sarsıldı. Dağ ve manastır oldğu gibi (Mor Yuhanon’un odası hariç) su kaynağının bulunduğu yere taşındı. Sular artık hem bahçelerde hem de odalarda akmaya başladı. Rahipler gördükleri bu mucize için Allah’a şükrettiler. Manastıra da birçok rahip toplandı ve Allah’a hizmet etmekteydiler. Manastırdaki Süryani ve pers rahipleri birbirleriyle inat etmeye başladılar. Persli rahipler: “Burası Pers ülkesi olduğu için manastırda Persçe dua etmemiz gerekr” derken, Süryani rahipleri: “Hayır, Süryaniceyle dua etmemiz gerekir; çünkü öğretmenimiz Süryanidir ve kendisi bu manastırı inşa etti ve bizler de Persçe’yi bilmiyoruz” diyorlardı. Mor Yuhanon rahiplerin inadını görünce Allah’a kırık bir yürekle yalvarmaya başladı. Kendisine görünen bir vahiyde “Suyun arka tarafındaki buna benzer bir manastır daha inşa et, Persler ayrı Süryaniler ayrı otursunlar”. Eski manastıra benzer bir manastır daha inşa etti ve Süryani rahipler içine yerleşti. Rahipler arasındaki inat da kalkmış oldu.
Mor Yuhanon, bu fani dünyadan intikal olunacağını öğrenince Meryem Ana adına bir kilise inşa etti. Daha sonra zangocu çağırıp çanı çalmasını istedi. Zangoç çift çan şekli çaldığında bütün rahipler toplandı. Mor Yuhanon da odasına girip temiz ruhunu barışçıl meleğe teslim etti. Her iki manastırın rahipleri ve vaftiz ettiği kişileri toplandılar. Yedi gün süreyle dualarla ve ilahilerle onu görkemli bir törenle inşa ettiği Mor Sarkis ve Mor Bakus Manastırı’nda toprağa verdiler. Vefta ettiğinde 99 yaşındaydı. Duaları hepimizle olsun.
Mor Yuhanon;
13 yaşındayken evden ayrıldı,
Dahle Manastırı’nda 30 yıl kaldı,
Öğretmeni snuto ile 23 yıl yaşadı.
Dilimoyelerin memleketinde 33 yıl kaldı.
MARBOBO / GÜNYURDU KÖYÜ
Kıllıt Köyü Kilisesi’nin açılışının yapıldığı aynı tarihte Nusaybin’e bağlı Marbobo Köyü’ndeki Mor Aho Kilisesi’nin açılış töreni büyük bir coşkuyla yapılmıştı. Bilindiği gibi Marbobo Köyü güvenlik açısından 199… yılında boşaltılmış ve 200… yılına kadar da boş kalmıştı. Tanrı’nın inayetiyle bu uzun süreçten sonra yeniden 10 ev kadar yenilendi ve inşa edildi. İnşa edilen evler villa ve köşk şeklinde yapılmıştır. Gündükşükro’ya yerleşen köy halkı tekrar kendi köyüne devletin vermiş olduğu müsaade doğrultusunda dönmüştür. Bunların dışında da üç genç aile de Almanya’dan geri dönüş yaptılar. Köylülerin gücüne güç ve umut katmış oldular. Davut Peygamberin söylediği gibi “Evinin gayretini beni yemiştir”. Yurt dışında yaşayan Marbobolular da gayret ederek Marbobo Köyü Yaşatma Derneği’ni kurarak kendi maddi imkanlarıyla Mor Aho Kilisesi’ni genel bir tadilattan geçirdiler. Kilisenin güneybatısı köşesinde yeni bir çan kulesi inşaa ettiler. Yine aynı yerde her yönüyle tamamlanmış bir divan ve kiliseyi çevreleyen iki metre yüksekliğinde bir uzun duvar ördüler.
22. 07. 2006 tarihine düşen 2. devrenin 5. pazarının akşamı Mor aho Kilisesi’nde üç metropolit hazır bulunmuştu. Tur- Abdin Metropoliti Mor Timotheos Samuel Aktaş, Mardin Metropoliti Mor Filuksinos Saliba Özmen ve İsveç Metropoliti Abdullahad Gallo Şabo. Metropolitlere resmi bir karşılama töreni yapılmıştır. Tahmin ettiğim kadarıyla Marbobo Köyü, tarihte gördüğü ve yaşadığı en mutlu günlerden biriydi o gün. Üç metropolitin hazır bulunması ve değişik yerlerden toplanan misafirler. Daha önceden programlandığı gibi kısa bir süre sonra Mor Filuksinos Saliba Özmen ve Mor Yuliyos Abdullahad Gallo Şabo ile birlikte Kıllıt Köyü’nde akşam duası ve Artin Karademir’in oğlunu vaftiz etmek üzere geri döndük.
Marbobo Köyü’nün mutluluk töreni pazarın sabahına kadar devam etmiş ve kutsal ayinin takdim edilmesiyle her şey sona ermiş oluyordu. Kurkmo Dergisi, Marbobo Köyü halkını kutlar ve başarıların devamını diler.
AYNVERT / GÜLGÖZE KÖYÜ FESTİVALİ
19-20.07.2006 tarihlerinde, 4. yüzyıldan kalma olduğu tahmin edilen Aynvert Köyü’ndeki Mor Had-Bşabo Kilisesi’nin açılışı nedeniyle görkemli bir festival yapıldı. Gülgöze Köyü geçmişteki tarihiyle herkesin bildiği gibi meşhur bir Süryani köyüdür. Dillere destan, hafızalardan silinemeyecek tarihi bir gün yaşadı. Aynvert Köyü’nün coğrafi yapısı ise; geniş, yüksek ve her tarafıyla bütün köy ovasına musallat bir tepenin başında kuruludur. İçinde ibadete açık üç kilise vardır. İsimleri şunlardır: Mor Had- Bşabo Kilisesi, Meryem Ana Kilisesi, Mort Şmuni Kilisesi. Günümüzde köyde yaşayan 10 Süryani ve 30 Kürt Müslüman aile bulunmaktadır. Diasporada yaşayan Aynvertliler tarafından kurulan Aynvert Köyü Yaşatma Derneği aracılığıyla toplanan maddi destekle her üç kilise de genel bir restorasyondan geçirilmiştir. Özellikle de etrafında sütunlarla çevrili ve kale görünümünde olan Mor Had- Bşabo Kilisesi genel bir tadilattan geçirildikten sonra Tur- Abdin Metropoliti Mor Timotheos Samuel Aktaş, Mardin Metropoliti Mor Filuksinos Saliba Özmen, İsveç Metropoliti Mor Yuliyos Abdullahad Gallo Şabo, Suriye’den getirilen Roma Müzik Grubu, birçok papaz, rahip, diyakos ile Suriye, Lübnan, Avrupa, Amerika ve başka yerlerden gelen cemaatin katılımıyla görkemli bir törenle açılışı yapıldı. Açılıştan sonra bütün misafirlere zengin bir sofra takdim edildi. Suriye’nin Kamışlo şehrinden gelen Roma Müzik grubu şarkılarıyla geceyi festival şekline dönüştürerek herkesi eğlendirdiler. Perşembe gününe düşen Mor Had- Bşabo Bayramı nedeniyle kilisede kutsal ayin İsveç Metropliti Adullahad Gallo Şabo tarafından takdim edildikten sonra gelen misafirler dağılamya başladılar.
Hori Gabriel Akyüz/Mardin