T.C.
MARDİN
2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2011/904
KARAR NO : 2012/498
HAKİM : ATİLLA DARI 42369
KATİP : FİLİZ DURLANIK 102618
DAVACI : MARDİN SÜRYANİ KADİM DEYRULZAFARAN MANASTIRI VE KİLİSELERİ VAKFI - Çabuk Mah. 217 Sağlık Sok. No: 10 Kırklar Kilisesi Merkez/ MARDİN
VEKİLLERİ : Av. ONUR MURATOĞLU - Adliye Karşısı Özçelik Apt. Kat:3 No:5 Yenişehir-Mardin 47100 Merkez/ MARDİN
Av. NECAT ÇIRAY - Vilayet Karşısı Özçelik Apt Kat:2 No:4 Yenişehir 47100 Merkez/ MARDİN
DAVALI : SALİBA ÖZMEN - Deyrulzafaran Manastırı Eskikale Köyü Merkez/ MARDİN
VEKİLİ : Av. ŞEYHMUS ARSLAN - Feyzullah Özcan Cad. Lise Apt Midyat/ MARDİN
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 24/06/2011
KARAR TARİHİ : 02/10/2012
Mahkememizde görülmekte bulunan tespit davasının yapılan açık yargılaması sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesindeki isteminde özetle; Müvekkili olan Vakfın 5737 Sayılı Vakıflar Kanunun 3. maddesine göre bir cemaat vakfı olduğunu, bu Vakfın Deyrulzafaran adlı ile maruf ve meşhur Mardin Merkez, Eskikale Köyü Habis Mevkii 91 parsel nolu taşınmaz ve müştemilatlarının maliki olduğunu, Dayrulzaran Manastırının tarihi ve dini öneme sahip olduğunu, yerli ve yabancı ziyaretçilerinin geldiğini, önemli bir kültür ve tabiat varlığı olduğunu,bu sebeplerle manastırın işlevlerini yerine getirmesi için gerekli tüm idari, mali hizmetler ile anılan bu işlevler için gerekli personel istihdamı, gelir getiren tesislerinin işletilmesi ve bunlar gibi gayrimenkulün maliki sıfatıyla sahip olunan hak ve yetkiler çerçeverisinde vakfın yegane maliki olan ve vakfın, vakıflar kanunu hükümlerine göre cemaet mensupları tarafından seçilen yasal organı yönetim kurulu tarafından yerine getirildiğini, müvekkilinin vakfın yegane organı olan yönetim kurulu, vakıflar yasası ve medeni kanunun tüzel kişilere ilişkin hükümleri gereğince bu hizmetlerin ifasında hem tek yetkili ve hem de tek sorumlu organ olduğunu, bu yetkilerin tartışma konusu olmadığını, bunları başka bir kişi veya kuruluşla paylaşılmasının da hiçbir şekilde söz konusu olmadığını, dini hizmetlerin yerine getirilmesi amacıyla vakfın Süryani Ortodoks patriği tarafından atanmış bir metropolitin ve sınırlı sayıda kadın ve erkek ruhanilerin manastırda ikamet etmesine izin verdiğini, ancak metropolit Saliba Özmen'in kendisine gösterilen bu saygı ve anlayışı yanlış değerlendirerek vakfın yasal yetkilerini kullanma girişiminde bulunduğunu,bu tutumuyla cemaat arasında büyük huzursuzluk ve rahatsızlığa neden olduğunu, bir ruhaninin cemaati ile ve cemaat vakfının yasal organı ile bu derece ihtilafa düşmesi ve dünyevi işlere karışmasının bugüne kadar manastır tarihinde görülmemiş bir olay olduğunu, maddi ve manevi tazminat talepleri saklı kalmak kaydıyla manastırın yönetiminde yetkili ve görevli tek organın müvekkil vakfın yönetim kurulu olduğunun ve bu yetkinin gereği olan tüm tasarrufların sadece Vakıf yönetim kurulu tarafından yapılabilceğinin dolayısıyla davalı metropolitin bu konuda herhangi bir yetkisinin bulunmadığının tespitine ayrıca fuzuli şagil olan diğer davalıların manastırdan tahliyelerine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili tüm cevap ve beyanlarında özetle; Davacı vakfın dini kurum olan kiliseye (manastıra) ve onun ruhani temsilcisine ve gönüllülere dava açma hakkı ve yetkisinin bulunmadığını, davalıların hiçbir zaman ve aşamada kendilerini vakıf yöneticisi olarak tanıtmadıklarını ve vakıf adına hareket etmediklerini, vakfın tapudan kaynaklanan mülkiyet hakkının dini ibadetin yapılma şekli ve ibadetnamenin iç işleyişini kapsamadığını, vakfın bu bağlamda dava açma hakkı ve sıfatı olmadığını, vakıf başkanı ve üyelerin bu tür yetkileri olsaydı ayrıca metropolit atanmasına gerek kalmayacığını, müvekkillerine karşı açılmış olan davanın asılsız ve gerçekleri yansıtmadığını davacı tarafın iddia ettiği çekişme ve müdahelenin hiçbir zaman olmadığını, tam aksine vakıf başkanı ve üyelerin kendi görev sınırlarını aşarak kilisenin iç işleyişine karıştıklarını, davacıların Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen takipsizlik kararınıdaki hukuki olmayan tespitlere dayanarak bu davayı açtıklarını, savcılık makamının takipsizlik kararını suç ve cezada kanunulik prensibine dayandırmakla birlikte doğru olmayan tespitte yaptığını, metropolitin vakfa ait bir taşınmaz üzerinde yani kendi mülkiyetinde olmayan bir taşınmazın idaresinde yer alacak kişileri belirleme yetkisi olmadığını bu tespitin yanlış olduğunu ve takipsizlik kararın gerekçesi olmadığını, davaya konu taşınmazın bir ticarethane yada kiraya verilen bir konut yada kiraya verilmiş bir işyeri olmadığını, bütün dinlerce kabul edilen ve Allah'ın evi olan bir ibadethane bir manastır olduğunu, dolayısıyla sıradan bir taşınmaz olmaması sebebiyle de buradaki faaliyetin klasik mülkiyet mefhumu ile açıklanmasının mümkün olmadığını, dosyaya sunulan Sustatikun denen ve Süryani Cemaatinin Şam kentinde bulunan dinen en yüksek mertebe olan Patriklik tarafından verilmiş belgeden de anlaşılacağı üzere manastırın dini faaliyeti için gerekli bütün yetkileri ile donatılarak metropolit atandığını, diğer davalıların hepsinin dünyevi faaliyetleri olmakla birlikte manastırdaki asıl işlevleri din olduğunu, gönüllü olarak manastıra ve metropolite hizmet ettiklerini, davacı tarafın metropolit ve diğer dini görevlileri atama yetkisinin olmadığını, ayrıca taşınmaz diye nitelendirilen yerin bir ibadethane olduğunu, söz konusu dini kurumun faaliyet sınırlarını ve düzeyini Anayasa, uluslararası antlaşmalar ve o dinin ruhani makamlarının belirleyeceğini, somut olayda şikayetçilerin talebi üzerine Suriye Ülkesi Şam kentinde bulunan Patriklik tarafından konunun araştırması ile ilgili bir heyet oluşturulduğunu ve bu heyetin manastırı ziyaret ettiğini, davanın haksız olduğunu, ayrıca mahkemenin dini bir kurumun iç işleyişine karışamayacığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davacı taraf, davaya konu manastırın yönetim yetkisinin kimde olduğunun tespitine ve davalılar Yusuf Beğtaş, Yakup Beğtaş, Suphi Uslan ve Edip Oktay'ın manastırdan tahliyelerini talep etmiştir. Mahkememizce yapılan hukuki değerlendirme sonucunda belirtilen tahliye davası bu davadan ayrılarak başka bir esasa kaydedilmiştir.
Davacı tanığı Hilal Yaşlı, "Ben davacı cemaatin gençlik kollarında görev almaktayım. Manastırın yönetimi cemaatimizdedir. Davalı metropolit Saliba Özmen'in manastırın yönetimi konusunda her hangi bir yetkisi yoktur. Ancak buna rağmen kendisi manastırda dört kişiyi yönetici olarak atamıştır." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı Edip Balcı, "Ben halen davacı manastırın karşılama merkezinde çalışmaktayım. Manastırın yönetim yetkisi davacı vakfa aittir. Saliba Özmen bizim metropolitimizdir. Kendisi bazı yönetim yerlerine atamalarda bulunmuştur. Bu atamalar sonucu görevlendirilen kimselere de oda tahsisatı yapıldı. Kendisinin böyle bir yetkisinin olup olmadığını bilmiyorum." şeklinde bayanda bulunmuştur.
Davacı tanığı Ötener Görülmez, "Ben uzun süreden beri davacı manastırda güvenlik görevlisi olarak çalışmaktayım. Manastırın dini faaliyetlerinde otorite metropolittir. Kendisi şam patrikliği tarafından atanır. İdari yetki ise vakıftadır. Metropolit bazı atamalarda bulunmuştur. Görevlendirdiği kimseler için manastırda oda tahsisatı yapılmıştır. " şeklinde bayanda bulunmuştur.
Yukarıda belirtildiği şekilde, eldeki bu dava Deyrulzafaran ismi ile bilinen manastırın yönetiminin kime ait olduğunun tespitine ilişkindir. Davacı taraf manastırın mülkiyetinin kendilerine ait olduğunu, dini işlerin idari işlerle karıştırılmaması gerektiğini, davalının metropolit olarak dini işlerde yetki olduğunu, ancak bu durumun manastırın yönetim yetkisini kapsamadığını, davalının dini yetkisi dışında idari faaliyetlere karıştığını belirterek yönetim yetkisinin kime ait olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ise, kendisinin usulüne uygun olarak atanmış metropolit olduğunu, dini kurallar gereğince manastırın tüm yönetim yetkisinin kendisine ait olduğunu, esasen yönetim konularının birbirinden ayrılamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir. Gerçekten Mardin ilinde bulunan ve Deyrulzafaran manastırı olarak bilinen yerin mülkiyeti davacı vakfa aittir. Esasen davalının usulüne uygun olarak metropolit olarak atandığı, dini işlerde yetkili olduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak bir ibadethane dahi olsa, mülkiyet hakkı o eşya üzerinde tasarruf yetkisini sağlar. Mülkiyet hakkı sahibi hukukun izin verdiği ölçüde bu yetkiyi dilediğince kullanabilir. Öte yandan ülkemizde azınlık statüsünde olan Hristiyan vatandaşların din hizmetlerinin cemaatler aracılığı ile yürütüldüğü bir gerçektir. Cemaat vakıfları, ,Vakıflar Kanuna tabi olup bu hizmetlerin yerine getirilmesinde etkili birer organdır. Tüm bu değerlendirmeler ışığında dava konusu manastırın idari yönden yönetim yetkisinin davacı vakfa ait olduğu sonucuna varılmış ve aşağıdaki şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın KABULÜ ile Mardin ilinde bulunan ve Deyrulzafaran Manastırı ismi ile bilinen taşınmazın yönetiminde yetkili kurumun davacı vakıf olduğunun TESPİTİNE,
2- Davacı tarafça yapılan harç gideri 39,70-TL, 2 davetiye gideri 14,00-TL müzekkere gideri 8,00-TL toplamı 61,70-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3- Davacı kendisini bir vekille temsil ettirmiş olduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Peşin harcın mahsubu ile 2,75-TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsiline,
Dair; davacı vekili, davalı ve davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Yargıtay'da temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 02/10/2012
Katip 102618
Hakim 42369