USTMENU
  İsveç Ziyareti ve Temaslar - 30.6.2009

 

Bütün temas ve diyaloglar yoğun ve dolu bir program çerçevesinde gerçekleşti. Misafiri olduğumuz abraşiye metropoliti Mor Yulius Abdallah Gello Şabo’nun iznini aldıktan sonra, Linköping, Jönköping, Marsta, Hallanbury, Norrköping şehirlerindeki kiliselerde ve Södertalje Mor Gabriel Kilise’sinde dua ve toplantılar yaptık. Ziyaretimizin ana amacı olan Södertalje Mor Yakup Kilise’sinin kutsama törenine katıldık. Suroyo Tv’de canlı yayınlanan bu törene farklı yerlerden 8 Süryani metropoliti ve çok kalabalık bir halk kitlesi katılmıştı. Södertalje ve Norsborg derneğindeki konferansların yanısıra, Suroyo Tv’de üç programa katıldık. Üç metropolit eşliğinde Assyirska futbol takımının maçını seyrettik. Maçın heyecanını duyumsadık. Aydın ve vizyon sahibi şahsiyetler başta, kutsama töreni nedeniyle hazır bulunan ruhani ve metropolitlerle fikir alışverişi bağlamında sohbetler yaptık.

Yaşama sevincinin ve umutların gelgitler yaşadığı bir zamanda, unutulanları hatırlatması; anavatandan özgün bir sesin duyulması ve bir sözün duyulması açısından ziyaret çok anlamlıydı. Kullanılan dil ve söylem açısından da etkili ve kuşatıcıydı. Düşünceleri geniş bir algılamaya taşıyarak, Turabdin’e ilişkin doğruları vurgulaması açısından da bir ilkti. Heyecan ve umut vericiydi.

Bölgesel koşulların dün ve bugün bağlamında konuşulduğu bu ziyaret esnasında her yerde Metropolit Saliba Özmen’ın konuşmaları aşağıdaki konularda düğümlendi:

·        Deyrulzafaran Manastırı’nın tarihsel geçmişi ve Süryani Kilise’sindeki önemi anlatıldı. Manastırda yaşanmakta olan dinamik süreç ve  Deyrulzafaran Manastırı Bakım, Onarım ve Yaşatma Derneğinin faaliyetleri anlatıldı. Bu yeni sürecin taşıdığı misyon ve vizyon, insanlar arasında ayrım yapmayan zihinsel değişime paralel olarak manastırda yapılan tarihsel dokunun restorasyonu bazen görsel fotoğraflarla aktarıldı. Gelecekte yapılması düşünülen proje ve kültürel çalışmalar anlatıldı.

·           Deyrulzafaran Manastırı’nın bitişiğinde bulunan Kıllıtmara köyünün Süryani tarihindeki önemi ve manastırın hayatında oynadığı tarihsel rol, 8. yüzyılda yaşayan Aziz Mor Hananyo’nun hayatından örneklerle aktarıldı. Bu köydeki Mor Gevergis Kilisesi’nin onarımı ve yeni yapılan müştemilat hakkında bilgi verildi. Bu köyle ilgili gelecek projeksiyonları çizildi.

·           Mardin şehir merkezindeki kiliselerin restorasyonu anlatıldı. Mardin’in tarihsel olarak Süryani ismi ile özdeşleştiğinin altı çizildi. Bir kalp gibi yoğun ve hayati olduğu hissettirildi. Geçmişte olduğu gibi, gelecekte oynayacağı bölgesel role dikkat çekildi. 

·         Türkiye’de yaşanan siyasi süreç ve bu sürece paralel olarak ülkede gelişen paradigma değişikliği, ülke genelinde yaşanan sosyal restorasyon, ayrışmaları tahrik eden söylemlerin, eğilimlerin törpülenmesine götüren gelişmeler aktarıldı. Ülkede yeni bir sosyal doğuşunun sancıları ve bir gelişim gerginliği yaşandığı vurgulandı.

·          Avrupa Birliği sürecinin önemi değerlendirildi, anlatıldı. Bu bağlamda Türkiye’nin oynamakta olduğu bölgesel role dikkat çekildi.

·        Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren konularda farklı toplum katmanlarının ve kamuoyunun medya aracılığıyla tartıştığı konulara göndermeler yapıldı.

·         Mor Gabriel Manastırı’nın yüzleşmekte olduğu arazi davaları tartışıldı. Manastırın lehine sonuçlanan sınır tespit kararının yarattığı sevinç paylaşıldı, alkışlandı.   

·      Süryanilerin Turabdin’de kalışının dinsel-kültürel-dilsel gerekliliğin anlamları anlatıldı. Diasporadakilerin bu bağlamdaki yaklaşımı ve Turabdin’deki kilise ve manastırlara dönük olumlu yaklaşım ve hassasiyetleri  takdir edildi.

·           Suriye ve Irak’ta yaşayan Süryanilerle kültürel ilişkilerin hayatiyeti aktarıldı.

·         Mardin Metropoliti Hanna Dolabani’nin yaşamından ve düşüncelerinden esinlenerek, dar tartışmalardan, gündelik atışmalardan sıyrılmanın önemine işaret edildi. Toplumsal ayrışmayı tahrik eden söylemlerden kaçınılmasının gerekliliği vurgulandı.

·         Vatan sevgisinin insan yaşamındaki önemi vurgulandı. Bu sevginin yerini başka etkenler dolduramaz gerçeği anlatıldı. Bu bağlamda anavatana yönelik ziyaretlerin daha çok sıklaştırılmasının önemi anlatıldı.

·         Doğu düşüncesinin ana damarlarından sayılan ve dünyanın eski akademilerinden biri olan Nusaybin Süryani Okulunun tarihsel önemi ve Süryanice’nin gelişmesindeki rolü Suroyo Tv’de yayınlanan 3-4 saatlık canlı programla anlatıldı.          

Bu ziyaret, bazı ilkleri gerçekleştirmesi açısından farklı bir nitelik taşıyordu. Ziyaret esnasında kuşatıcı pozitif bir dalga ile yüzleştik. Yüksek standartlara karşın, anavatandan uzakta yaşamanın düşünsel olumsuzluklarını yakından hissettik. Metropolit Saliba Özmen’e yönelen ilgi, aslında Turabdin’e dikkatten başka bir şey değildi. Onun için düşünsel anlamda, bu ziyaretin yarattığı etki,  yeni bir yardımlaşma ve dayanışma ağı oluşturacağını düşünüyorum.

Bu tür ziyaretler, anavatandaki doğruları diasporaya taşımakla kalmıyor, oradaki hassasiyet ve beklentilerin ortaya çıkmasına da neden oluyor. Algılamaların  dönüşümüne katkı sunuyor olsa da, geçmişten günümüze gelen dışlanmışlık duygusunun yarattığı hissiyatın olumlu yönde değişmesi zaman alacaktır. Genel çıkar için düşüncelerin daha iyi bir noktaya doğru evrilmesi gerekiyorsa, karşılıklı ziyaretler, bu bağlamda hayati önemdedir.

Algıladığım kadarıyla, anavatanda Süryanilerin geleceğine dönük atılan her olumlu adım, psikolojik rahatlama sağladığı için diasporadaki algılamaya olumlu yansıyor. Öbür taraftan da, yalaka birey tipinin oluşturduğu zihniyet, zaman içinde toplumsal bir karaktere dönüşmüş olması, orada üzüntü ve esefle dile getiriliyor. 

Diasporadaki Süryaniler arasında düşünsel yenilenme yaşanıyorsa da, doğu zihniyetinin egosal baskıları,  kuşaklar arası çatışma, arzulanan ilerlemeyi geciktiriyor. Ama yine de son 30-40 yıl içinde gelinen nokta umut verici. Farklı eğilimler iç içe geçirilirse, gelecekteki ilişkiler ortak çıkar ve değer paydalar üzerinde şekillenirse, genel çıkar odaklanması sağlanırsa, gelinen aşama bir sıçrama tahtası olabilir.

Birkaç gün içinde İsveç’in birçok yerinde halkımızla kültürel-düşünsel karşılaşmalar yaptık. Oradaki farklı yaklaşımları görmekle, düşüncelerimizi geliştirdik, yeniledik. Bu karşılaşmalarda, birbirimizden yeni şeyler öğrendik. Birbirimizi tanıma anlamında yeni imkanlar, dostluklar, dayanışmalar kazanarak geri döndük.

Dönüş yolunda, uçaktan İsveç’in gelişmişliğini ve güzelliklerini seyretmek, ruhumu okşuyordu. ‘‘İnsanı kirletenler, dışardan gelenler değil, içerden çıkanlardır’’ şeklindeki mesihsel anlam, bu bağlamda iç dünyamda sanki daha çok derinlik kazanıyordu. Öte yandan halkımızın içine düşmüş olduğu kısır döngüden çıkış yollarını irdelerken, erdemli bir döngüye nasıl geçiş sağlanacağını sorgularken, aniden Ömer Hayyam’ın şu rubaisi aklıma geldi. Diyor ki:

‘‘ Mademki ‘sen-ben’ diye gördüklerimiz, duyduklarımız kuklaların dedikodusudur…

O halde perdeyi ortadan kaldırmak gerek.

Göreceğiz ki, ne sen varsın ardında, ne de ben…

    

   

İnsanı merkezine oturtan bir anlayışla insanoğlu orada, yani İsveç’te çok güzel başardı. Çünkü erdemli döngüye geçmeyi iyi kavradı. Orada her şey, insanı yaşatmak üzerine kurulmuştur. Bir düşünürün söylediği gibi, orada herkes yaşamın anlamını, ‘‘kendinden daha büyük bütünün bir parçası olmakla’’ bulmuştur. Ve bunun gereğini yapmıştır. O başarıyı alkışlamamak mümkün değil. Ancak olması gerektiği gibi, başarının kapısı, dışa doğru değil de, orada içe doğru açılmış olsa da, bu içe doğru açılmada, madde bir örtü gibi manayı gölgelediği için, ruhsal doyum sarsılmıştır. Böylesi bir eksikliğin yaşandığını hissettiğim o soğuk iklimde standart ve gelişmişlik anlamında o denli büyük bir başarı sağlanmışsa, bizler, yani doğu toplumun mensupları olarak düşüncelerimizi erdemli döngüye doğru kaydırabilirsek, tarihsel derinliğimizle barışabilirsek, bütüncül bir bakışa sahip olabilirsek, ruhu dindirecek içe doğru bakan düşünsel bir yönelim geliştirebilirsek, orada bulunmayan ama biz de var olan değerlerle buranın sıcak ikliminde kim bilir neler başarabiliriz uygarlık adına?  Söylendiği üzere, ‘‘hiçbirimiz hepimiz kadar akıllı değildir’’  

Yusuf Beğtaş

   

MANASTIR

 
VAKIF

MANASTIR

 

METROPOLİTLİK

PATRİK

GÜNCEL-MALİ B.

 

İLETİŞİM
Deyrulzafaran Manastırı -
Mardin / Türkiye
Tel: +90 482 208 10 61- 62
Faks: +90 482 208 10 63
E-Mail:
info@deyrulzafaran.org
Tasarım : Faruk Güneş
Bu site ; Mardin Süryani Kadim Deyrulzafaran Manastırı ve Kiliseleri Vakfı Resmi Tanıtım Sitesidir. Başka kurum ve kuruluşların görüş ve fikirlerini yansıtmaz.